RAPOR
Tarih: 9.03.2011 | Okunma Sayısı: 4598
12-13 Aralık 2009 tarihli “Yargı Reformu ve Avukatlık Meslek Sorunları” Toplantısı nedeniyle görüşlerimiz hk.

DENİZLİ BARO BAŞKANI

             ÖZEL
 ADALET BAKANLIĞI’NA
     ANKARA
 
        Konu: 12-13 Aralık 2009 tarihli “Yargı Reformu ve Avukatlık Meslek Sorunları” Toplantısı nedeniyle görüşlerimiz
 
         I.      Yargı Reformu hakkında özet düşüncemiz:
 
       Türkiye Barolar Birliği, 1982 yılında Anayasa taslağının kamuoyuna duyurulması üzerine Olağanüstü Genel Kurulu toplayarak, Anayasa taslağını tartışmış ve değerlendirmiştir. Genel Kurul kararı ile 1982 Anayasası’nın bir hukuki metin olarak değerlendirilmemesi düşüncesiyle tamamen çekilmesini ve yeni bir metin oluşturulmasını önermiştir.
 
       Herkesin susturulduğu, konuşmanın ve özgürlüğün bedelinin ödendiği yıllarda Genel Kurul kararı ile 1982 Anayasası’ nı toptan reddeden onurlu bir kuruluşun mensuplarıyız. Avukatların meslek kuruluşu, en yüksek organı Genel Kurulu ile 1982’de ne dediyse halen aynı görüşünü sürdürmektedir. Bu nedenle 2001 ve 2007 yıllarında hukukun üstünlüğü anlayışı ve hukuk devleti özlemi ile tartışılmak üzere anayasa tasarıları hazırlatarak kamuoyunun tartışmasına sunmuştur.
 
       Avrupa Birliği ile müzakereler çerçevesinde; hükümet tarafından hazırlanan yargı reformu stratejisi ve eylem planı kamuoyunda daha çok Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek mahkemelerin oluşumu konusunda demokratik meşruiyet tartışmaları ile gündeme gelmektedir.
 
       Ülkemizde maddi hukuk kuralları, Avrupa Birliği paralelinde olmasına karşın Türk Yargı Sistemi ve örgütü kendine özgü hiçbir Avrupa ülkesinde örneği olmayan bir yapılanma içindedir. Bu nedenle yargının etkin, güvenilir, hızlı ve işlevsel olabilmesi için köklü bir yargı reformunun zamanı gelmiştir. Ancak; bu gereklilik tartışma yaratacak bazı ideolojik düşünce tartışmalarının dışında köklü bir sistem reformu olmalıdır.
 
       Özellikle; HSYK ile yüksek mahkemelere TBMM’nin üye seçmesi geniş tabanlı temsil ve demokratik meşruiyet sorununu çözmez. Çünkü; TBMM’nin oluşumu, siyasal partiler ve seçim yasaları nedeniyle liderlerin önerdiği kişilerin seçmene onaylatılması şeklindedir. Bu şekilde oluşan parlamentoda meclis başkanlığı, yüksek kurul üyelik seçimleri dahi sık tartışma yaratmaktadır. Parlamento üyelerinin millet tarafından onaylama biçiminden çıkartılıp, millet tarafından seçilmesine yönelik yasal düzenlemeler yapılmadan; yüksek yargıya ilişkin parlamentoya yetki verilmesi, yargının siyasallaşması tartışmalarını arttırır.
 
       Yargı paydaşları (hakim, savcı, avukat ve yargı personeli ) için bir bütün olarak reform düşünülmelidir.
 
      Özellikle; karar merciinde olan hakimliğin kaynağı en az beş yıl fiilen avukatlık ve savcılık yapanlar arasından sicilleri uygun olanların katılabileceği sınav ile avukat ve savcılar olmalıdır. Esasen savcılık da avukatlık niteliğindedir. Savcı kamunun avukatı anlamında görev yapar.
 
      Hukuk eğitimi konusunda çok acele önlem alınmalı; üniversite kenti kültürü bulunmayan ve yeterli hukukçu öğretim üyesi olmayan fakülteler öğrencilerin hakkı saklı tutularak; kapatılıp büyük kentlerdeki fakültelere dahil edilmelidir. Hukuk eğitiminde uzmanlaşmanın yolu açılmalıdır.
 
      HSYK sadece Hakimler Yüksek Kurulu haline getirilmeli; kurul içinde savcılık ve avukatların temsilcisi bulunmalıdır.
 
      Esasen Türkiye Barolar Birliği’nin Anayasa tasarısı önerilerinde yargıya ilişkin görüşlerimiz mevcuttur. Ülkenin gerçekten sivil ve demokrat bir anayasaya kavuşması için ayrı tasarı aramak yerine TBB’ nin 2007 tarihli güncellenmiş tasarısı üzerinden ortak bir metin oluşturulup, yeni bir anayasa yürürlüğe konabilir.
 
       II.      Avukatlık meslek sorunlarına ilişkin önerilerimiz:
 
1.       Savunmasız yargı adalet üretmez. Bu nedenle adliyelerde anlayışının yargı kültürü oluşumuna önem verilmelidir. Avukatın yargılamada engel görülme anlayışının önüne geçilmelidir. Moda deyimle yargıda avukat açılımına ihtiyaç vardır. Yargı, hakim-savcı yargısı değildir. Adalet Bakanlığı da hakim-savcı bakanlığı olmamalıdır. Özellikle hakim-savcı eğitim merkezlerinde avukatı rakip ve güvenilmez gösterme eğitimlerinin önüne geçilmelidir.
              
Savcı ve avukatın yetkileri denk hale (silahların eşitliği kuralı) getirilmelidir. Bu kural güzel bir söz olarak kalmamalı, içselleştirilmeli, yaşama geçirilmelidir.
 
2.       Avukatların adliyeden mezara gitmemesi için; uygun emeklilik koşulları zorunludur. Bunun için avukatların hakim-savcı meslektaşlarına uygun emeklilik maaşı almalarına dair yasal sosyal güvenlik düzenlemeleri yapılmalıdır. Halen emekli olan avukatlar için de intibak hükümleri düşünülmelidir.
 
3.       Avukatların saygınlığı; baroların saygınlığı ile bağlantılıdır. Adliyelerde hakim ve savcı üst; avukat ise daha alt seviyede imiş gibi görüntünün önüne geçilmelidir. Bunun için barolara ve avukatlara adliye binalarında üvey evlatmış gibi yer gösterilmemelidir. Hakim ve savcılara tanınan tüm imkanlar, görev için adliyeye gelen avukatlara da tanınmalıdır. En basit olarak adliye otoparklarından avukatlar da hakim ve savcılar gibi ücretsiz yararlanabilmelidir.
 
Avukatlık Kanunu 76. maddesinde yazılı olan baronun protokoldeki yeri konusunda ilgili yönetmeliğin düzenlenmesi zorunludur. Ülkede hukuksuzluktan şikayet eden herkesin hukuk devletinin göstergesi olarak, kamu hukukunun temsilcisi başsavcı ile bireyin hukukunun temsilcisi anlamında baro başkanını protokolde yan yana görmeyi kabul etmesi gereklidir.
 
4.       Avukatlık mutlaka sınavla olmalı ve uzmanlaşma olanağına dair yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
 
5.       Kamu avukatlarının özlük hakları konusunda, önceki Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali ŞAHİN’ in muhalefette iken verdiği kanun tasarısı yasalaştırılmalıdır.
 
Ya da kamu kurum ve kuruluşlarının avukata ihtiyacı olduğunda serbest avukat ile sözleşme yaparak, hizmet satın alması, esas alınarak mevcut kamu kurum ve kuruluşları avukatlarının belirli bir eğitimden geçirilerek savcı olarak görevlendirilmelerinin yasal düzenlemesi yapılabilir. Zaten bölge adliye mahkemelerinin hizmete girebilmesi için hakim-savcı ihtiyacı vardır. Ayrıca nüfusu bize yakın olan Fransa’da otuz bine yakın savcı vardır. Adli soruşturma savcı eliyle yürütüleceği için adli kollukta sürekli soruşturma yürüten savcılar bulunmalıdır.
 
6.       Avukatlık kimliğinin resmi kimlik niteliğinde olduğu hükmü yasada süs olarak bulunmaktadır. Bunun için gerekli genelgeler çıkarılarak kamu görevlilerine talimat verilmelidir. Bu uygulama yargılamayı hızlandıracaktır.
 
7.       Avukatların delil toplayabilmesine ilişkin hüküm de işlevsel hale getirilememiştir. Bu nedenle de kamu görevlilerine genelgelerle gerekli talimat verilmelidir.
 
8.       En az on yıl fiili avukatlık yapmış olanlara yeşil pasaport hakkı verilmelidir. Örneğin; TBB Başkanı emekli öğretmen eşinden dolayı yeşil pasaport taşımamalıdır.
 
9.       Avukatların kalemlerde dosya inceleyebilmesi ve her fotokopi için dosyada vekalet olduğu halde dilekçe vermesine dair yönetmelik hükümleri çok acele değiştirilmelidir.
 
10.   Avukatlar hakkındaki şikayetlerde Adalet Bakanlığı bürokrasisi hakim-savcı soruşturmalarında gösterdikleri hassasiyeti göstermeli ve aynı ilkelere göre hareket etmelidir.
 
11.   İller arasında personel dengesizliği özellikle icra işlemlerinde hak kayıplarına neden olacak gecikmelere sebebiyet vermektedir. İcra personeli ve fiziki imkanları konusunda takip sayısına orantılı standart getirilmelidir.
 
Haciz için aylar sonrasına randevu verme, icra takip tebliğlerinde UYAP çalışmadığı zamanlarda dahi personelin işlemleri devam ettirebilme standardı sağlanmalıdır.
 
Taşınmaz ve motorlu araç tescil kayıtları üzerine kayden hacizlerde yapılan protokoller nedeniyle icra müdürlükleri ile emniyet ve tapu kadastro müdürlükleri arasında ahenksizlikten hak kayıpları oluşmaktadır. Kurumlar arası iş birliği düzenlenerek, hak kayıplarına neden olmayacak şekilde işlemlerin yürümesi sağlanmalıdır.
 
12.   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen, hukuk mahkemelerince ve idari mahkemelerdeki tam yargı davalarında davalı tarafın ödemesine karar verilen bakiye karar harçları davacılar tarafından ödenmeden, tebliğe çıkarmamaya ilişkin yönetmelik ve gerekirse Harçlar Kanunu’ nunda değişiklik Adalete erişim için çok acele yapılmalıdır. Mahkeme kararında yazılı olduğu üzere bakiye harç davalıdan idarece alınmalıdır.
 
13.    İcra takiplerinin çoğunluğunda alacaklı bankalardır. 4 Haziran 2008 tarihinde 492 sayılı Harçlar Kanunu’na yapılan ek ile bankalara kredi işlemlerinden dolayı harç muafiyeti getirilmiştir.
 
İcralar bir nevi bankaların servisi haline gelmiştir. Yüksek meblağlı hukuk davalarında bankalar harçtan muaftır. Bu adalet ve hakkaniyete uygun değildir. Vatandaş ve diğer tüzel kişilikler harç nedeniyle adalete başvurup, erişemezken bu uygulama kabul edilemez.
 
Vatandaşın adalete erişebilmesi için baroların adli yardım kararı ile avukat tayin ettiği davalarda adli müzaheret hükümlerinin uygulanılarak, harç muafiyeti için hakim kararı gerekmemelidir.
 
Borcunu ödeyemeyip de malı icradan satılan vatandaşın bu malından KDV alınmamalıdır.
 
14.   Alternatif yargılama yöntemlerinden, Arabuluculuk Kanunu Tasarısı’nda barolar ve avukat odaklı düzenleme yapılmalıdır.
 
15.    CMK kapsamında müdafi/vekil görevlendirmelerindeki sorunlar çok acele çözülmelidir.
 
CMK kapsamında müdafi/vekil görevlendirmesi soruşturma aşamasında devletimizin insan hakları ihlali iddiaları ile karşılaşmaması için tüm soruşturmalarda zorunlu hale getirilmelidir. Yani kolluk, savcılık ve sorgu işlemlerinde tüm dosyalarda Baro tarafından görevlendirme ile müdafi/vekil zorunlu olmalıdır.
 
Kovuşturma aşamasında dava alenileştiğinden dolayı ancak adli yardım koşullarına göre müdafi/vekil seçmede sıkıntısı olanlara baro tarafından yapılacak görevlendirme ile avukat tayin edilmelidir.
 
Avukatların ücretleri soruşturma aşamasında savcılıklar tarafından, kovuşturma aşamasında mahkemece tıpkı bilirkişi ücreti ödenme prosedüründe olduğu gibi sarf kararı ile adliyede ödenmelidir. Bunun için stopaj vergisi ile harç ve damga pulu giderleri adliye veznesinde kesilmeli avukatın başkaca işlem yapmasına gerek kalmamalıdır.
 
CMK kapsamında müdafi/ vekil görevlendirmelerinde, savcılık ve mahkemelerce dosya örneği gerekirse sarf kararı ile gideri karşılanarak avukata verilmelidir.
 
CMK kapsamında müdafi/vekil görevlendirmelerinde görev yeri, ulaşımı gerektiriyorsa savcı ve kolluk ulaşım imkanları avukata sunulmalı; mümkün olmayan durumlarda belgelendirmek koşulu ile özel taksi ücreti ya da avukatın kendi aracına aldığı akaryakıt bedeli sarf kararı ile avukata ödenmelidir.
 
Avukatın en az ücreti Resmi Gazete’de yayınlanan ücrettir. CMK görevlendirmeleri için Bakanlıkca ücret tarifesi yapılması, Anayasa’nın angarya yasağı hükmüne aykırıdır. Bu nedenle TBB tarafından düzenlenip Adalet Bakanlığı onayı ile Resmi Gazete’de yayınlanan asgari ücret tarifesi CMK kapsamında müdafi/vekil görevlendirmelerinde de esas alınmalıdır.
 
16.   UYAP sistemi halen sorunlara neden olmaktadır. Bazı dosyalarda avukatların konut adresine tebligatlar gönderilmekte, bu nedenle muhtara yapılan tebligatlar ile hak kayıplarının önüne geçmek için barolar ile işbirliği içerisinde sıkıntılar giderilmelidir.
 
17.    İcra İflas Kanunu’na muhalefetten mahkum olan şahısların mesai saati dışında veya tatil günleri yakalanmaları durumlarında borç ödenmesi veya şikayetten vazgeçme hallerinde İcra Ceza Mahkemesi kararının düşürülebilmesi için; standardın sağlanması bakımından icra hakimlerinin mesai saati dışı ve tatil günlerine ilişkin görev genelgesi düzenlenmelidir. Aksi halde şahısların hürriyetleri kısıtlanarak hak kaybı oluşmaktadır.
 
18.    Avukatların silah taşıma ruhsatları, fahiş miktarda harca tabiidir. Hakim, savcı ve avukat yargının kurucu unsurlarından olduğuna göre avukatların ruhsat harçları da hakim-savcı statüsünde olmalıdır. Yani ruhsat harcı avukattan alınmamalıdır.
 
 
      III.           Denizli ili için taleplerimiz:
 
1.       Denizli Adliye Binası 2004 yılında hizmete girmesine karşın yetersiz duruma gelmiştir. Bu nedenle; iş yurtları kaynağından şu anki binanın yanındaki otopark alanına yapılacak ek hizmet binası planı kesinleşmeden, Denizli Barosu görüşleri de alınmalıdır. Bu inşaat bir an önce yapılıp hizmete sunulmalıdır.
 
2.       Ege Bölgesi’nde İzmir dışında bir başka ile bölge adliye mahkemesi kurulacaksa daha önce dosyalar halinde sunduğumuz nedenlerle; bu hak Denizli ilinin hakkıdır ve hizmet en iyi Denizli’den yürütülebilir.
 
3.       Denizli’de bulunan yüksek güvenlikli cezaevi kapasitesinin çok üstünde hükümlü ve tutuklu barındırmaktadır. Bu nedenle Denizli’de nitelikli suçlar dışında tutuklular ile kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların ve disiplin cezalarının infazı için kent merkezine yakın bir yerde tutukevi yapılıp hizmete sunulmalıdır.
 
İstem:
 
      Denizli Barosu’nun yargıya ilişkin sorunlar ve somut önerilerini takdirlerinize sunarken, Bakanlığın daveti halinde yargı ve meslek sorunlarının çözümü için tüm çalışmalara katılacağımızı bilgilerinize saygıyla sunarım.
 
 Avukat Adil DEMİR
Denizli Barosu Başkanı

ETKİNLİK TAKVİMİ

19.09.2024
AV. ADNAN DEMİRDÖĞER
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.