EGE VE MARMARA BAROLARI ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
“Kuvvetler Ayrılığını” savunacağız, Şiddete karşı mücadele edeceğiz.
Avukatlık Kanunun 76. Maddesi bizlere “hukuk devletini savunmak” görevi vermiştir. “Hukuk Devleti Unsurlarının” en başında ise “kuvvetler ayrılığı” ilkesi gelir. Herkim olursa olsun yada nereden gelirse gelsin; “Kuvvetler Ayrılığı ilkesine" ve “Hukuk Devletine” yapılan saldırı bizi karşısında bulacaktır. Hukuk devletini savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz.
“Kuvvetler Ayrılığı” ilkesi , Vatandaşlar için günlük, somut ve yaşamsal bir anlam taşır. Devletin/İktidarların adamı var, silahı var, parası var, gücü var.. Vatandaşın ise hukuku var. İktidar sahipleri, Hukuku önlerinde engel olarak göremezler. Bu onların hakkı da değildir haddi de değildir. Bilinmelidir ki Hukuk devletin içinde değil Devlet Hukukun içinde bir kavramdır. Bunun tersi araba’yı at’ın önüne koymak olur ve o araba eninde sonunda devrilir.
Toplumda güç kullanmak yetkisi esasen devlete aittir ve bu yetki kolluk eliyle yerine getirilir. Kolluk bu yetkisini kanuna uygun olarak kullanmak zorundadır. Yetki, keyfilik biçiminde kullanılırsa bunun adı “zulüm” olur. Keyfiliğin en yaygın biçimi orantısız güç kullanmak ise; en ağır biçimi ‘önleyicilik’ gerekçesiyle kolluğun şiddet kullanmasıdır.
ODTÜ de öğrenci gençlere hiçbir yeterli uyarı yapılmadan, doğrudan {Başbakanı protesto edecekler} gerekçesiyle –copla, biber gazıyla, plastik mermiyle- en ağır biçimde saldırmak işte bu “önleyici devlet” denilen yanlış anlayışın ürünüdür. Başbakanı protesto etmenin bedelinin, plastik mermilerle gaz bombalarıyla; beyin kanamasına uğramak olması; ülkemizin gençlerinin geleceğe ve demokrasiye olan umudunun da katledilmesi demektir. Oysa demokrasi; Başbakanın protesto edilebildiği ve protestocuların bundan hiçbir zarar görmediği rejimin adıdır.
Devletin önleyici işlevi adı altında yapılan bu hukuksuzluk “orantısız güç kullanımı” değil, “önleyicilik “ gerekçesiyle, haklı hiçbir neden yokken insanlara-topluluklara karşı keyfi güç kullanmaktır. Bunun adı da şiddettir. Devlet şiddet uygulamaz, uygulayamaz. Devlet şiddetinin istikrar kazanması ise “ Devlet Terörüdür.”
"Devlet teröründen" bahsedilen bir ülkede ise demokrasi ve hukuk devletinden söz edilemez. Özellikle son günlerde ülkemizde her türlü düşünce ve ifade etme özgürlüğünün bastırıldığının ötesinde en ufak "eleştirilerde" dahi süratle davalar açılabilmesi yine, hukuk devleti ve demokratik kurallara aykırıdır. Bunun en önemli belgesi de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türk Hakiminin son günlerde (düşünce ve ifade özgürlüğü) Türkiye ile ilgili İnsan Hakları ihlaline ilişkin açıklamalarıdır.
Bu çerçevede biz aşağıda imzası bulanan Baro Başkanları Kuvvetler ayrılığı ilkesini ve hukuk devletini savunmaya&S230; Şiddetin her türlüsüne ve özellikle “devlet şiddeti”ne karşı mücadele etmeye… Kararlı olduğumuzu kamuoyuna ilan ederiz. 21.12.2012
AYDIN BAROSU BAŞKANI AV. SÜMER GERMEN
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI
BURSA BAROSU BAŞKANI AV. EKREM DEMİRÖZ
ÇANAKKALE BAROSU BAŞKANI AV. BÜLENT ŞARLAN
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI AV. MÜJDAT İLHAN
MANİSA BAROSU BAŞKANI AV. ZEYNEL BALKIZ
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN
ISPARTA BAROSU BAŞKANI AV.GÖKMEN HAKKI GÖKMENOĞLU