BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 25.11.2024 | Okunma Sayısı: 30

Arkamda gördüğünüz kadın mezarlığında; isimlerini her gün başka bir kadın cinayeti haberinde gördüğünüz ve hemen arkasından unuttuğunuz, hayatlarını, mücadelelerini, sevdiklerini, korktuklarını, en büyük hayallerini bilmediğimiz; yalnızca isimlerini ve iki cümlelik özetle hayattan nasıl canice koparıldığını duyduğunuz kadınlar var. 

Mutlaka failin ‘erkeklik gururuna dokunmuş ve bu yüzden öldürülmüş’ olan, duruşmalarda faile haksız tahrik indirimi çıkar mı diye özel hayatı didik didik edilen, öldürüldükten sonra dahi hatırasına leke sürülmekten çekinilmeyen kadınların mezarlığı: Türkiye.

Kim mi bu kadınlar?

Kız kardeşim. Annem. Ve onun annesi.  Patronum, komşum, öğretmenim, vekilim. Kızım. Burada bulunan tüm kadın meslektaşlarım. O kadın benim. 

Kadınlarımız, annelerimiz diye kutsallaştırılmadıkça değer atfedilmeyen; “erkeğin karısı, çocuklarının annesi” olmak dışında kendisine bir rol biçilmeyen, doğarken başa bela görülen cinsiyeti, büyüdükçe ‘kadın/kız’ diye ayrılan; çocuk yaşta öldürüldüğünde dahi tabutuna gelinlik bırakılan, görünüşü sözünden önce gelen, şeytanlaştırılan ya da ilahlaştırılan, ama hep metalaştırılan, eril bakışın “seyir nesnesi”; benim. 

Kendine ait bir odası olmayan; kendi geleceği, kendi bedeni, kendi hayatı üzerinde onlarca erkeğin bitmek bilmez fikir ve tahakkümlerinden kendisine söz sırası gelmeyen, doğursa çocuk sayısını beğendiremeyen, doğurmasa eksik görülen; bir türlü birey olduğu kabul edilemeyip soyadıyla dahi erkeğe bağlı kılınmaya çalışılan o kadın; benim. 

O kadınlar; burada bulunan bütün kadın meslektaşlarım. O kadınlar dili, dini, ırkı, yaşı, mesleği, statüsü fark etmeksizin; biziz.

İstisnasız tüm kadınların fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik olmak üzere şiddetin en az bir çeşidine maruz kaldığını biliyorsunuz. Ne acıdır ki size bir kadın olarak, kadınların maruz kaldığı ve bilmediğiniz hiçbir şiddet türü ve hak ihlali anlatamıyorum. 

Ama Denizli Barosu Kadın Hakları Komisyonu adına anlatacaklarım var.

Şiddet, bu ülkedeki kadınların kaderi değil. Kadına yönelik şiddetin her türü, ayrımcılık, sömürü, cinsiyet eşitsizliği; sorumlu ve ilgili tüm mekanizmaların görevlerini gereği gibi yapmasıyla; topyekün azim, istek ve kararlılıkla sonlandırılabilir. 

Devlet erki; kadının bireyliğini kabul etmemekteki ısrarıyla sürdürdüğü, kadının soyadı hükmü, çocuk sayısına ilişkin nüfus planlamaları, çocuk doğurma metotlarına ilişkin kamu spotları gibi çağ dışı politikalarını bırakıp, insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği odağında politikalar geliştirmek zorundadır. 

Kadına yönelik şiddet, ev ve aile içi şiddet sona erdirilmediği sürece toplumsal şiddet ve kaosun önü alınamayacaktır. 

Toplumsal, kadına yönelik ve ev içi şiddetle mücadele; Devletin uluslararası insan hakları protokolleriyle üstlendiği yükümlülüklerdir. Devlet erki; başta “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi” ve diğer uluslararası sözleşmelerle yerine getirmeyi üstlendiği koruma, yaşatma, şiddeti ve ayrımcılığı önlemeye yönelik her türlü önlemi alma gibi yükümlülüklerini; Anayasa, Türk Medeni Kanunu, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi iç hukuk mevzuatı ile etkin ve hızlı şekilde yerine getirmek, mekanizmalarını aksiyona sevk ve takip etmek zorundadır. 

Kolluk kuvvetleri; kendilerinin kadına yönelik, ev içi ve aile içi şiddet neticesinde veya şiddet tehlikesi altında ve hatta şiddet tehlikesi devam ederken ilk başvurulacak makam olduklarının bilinciyle hareket etmek; 6284 sayılı Yasanın öngördüğü üzere ivedilikle almaları gereken koruyucu ve önleyici tedbirleri almak ve gereğini takip etmek zorundadır. Şiddetten veya şiddet tehlikesinden kendilerine sığınan kadınları şiddet gördükleri eve geri göndermek, kadınları koruma kararından vazgeçirmek için yasaya ve gerçeğe aykırı yönlendirmelerde bulunmak gibi fiillerin ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılığı bir yana; TCK 257. Maddede düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu oluşturduğunu hatırlatmak görevimizdir.

Yasaları tatbikle görevli yargı makamı; kadın cinayeti davalarında yargılamayı yürütürken kadını edilgenleştirmek, failleri haksız tahrik indirimleriyle ödüllendirmek ve artık hayatta olmadığı için kendini savunamayacak durumda olan maktul kadından yaşamayı "hak" etmesini beklemek yerine, adil yargılama sonucunda maddi gerçeği aydınlatarak kamuoyunun adalete olan inancının yeniden tesisi için failin fiiliyle uygun ve caydırıcı cezalar vermek zorundadır.

Bizler, Denizli Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak; ülkenin dört bir yanındaki Barolarımızdaki tüm meslektaşlarımızla birlikte, cübbelerimizle birlikte giydiğimiz, Avukatlık Kanunu’nun ‘insan haklarını korumak ve savunmak’ görev ve yetkisi ile; 

İnsan haklarının belki en kutsal ve en korunması gereken hakkı olan kadın haklarına yönelik hak ve kazanımlarımızı korumak ve geliştirmek için,

Öldürülürken yalnız bırakılan kadınların, adalet arayışında başka kadınlar tarafından temsiliyetinin, kadınların kendi yaşama haklarını koruması için bir zorunluluk olduğunun bilinciyle; adaletin tesisi için ve cezasızlık politikasına karşı,

Kadına yönelik her türlü şiddet ve hak ihlaliyle ve şiddetin kaynağında yatan ayrımcılıkla sona erinceye değin mücadele etmeye ve Devletin, kadının yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü ifa eden tüm yasa uygulayıcılarının görevlerini gereği gibi ifa etmesi için takibe devam edeceğimizi,

Halen şiddetin önündeki en büyük koruma kalkanı olan ve mevzuatımıza 6284 Sayılı Kanunu kazandıran İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesine izin vermeyeceğimizi, Sözleşmenin feshine yol açan bilgi kirliliği ve bilinçli propagandalara karşı aydınlatma görevimizi sürdüreceğimizi ve Sözleşmenin yeniden yürürlüğe girmesi için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiririz. 

Her zaman son sözde söylediğimiz gibi: 6284 KORUR, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR!

DENİZLİ BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU 

ETKİNLİK TAKVİMİ

26.12.2024
AV. UFUK KÖK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.