BASIN AÇIKLAMASI
Ancak; bu demokratik, özgürlük ve demokrasi talepleri sırasında kitlesel gösterilerden istifade etmeyi fırsat bulan bir takım marjinal kişi ve gruplar çıkabilir, bunları diğer masumane talep edenlerden ayırma görevi devletin MİT ve kolluk kuvvetlerine aittir. Ancak; yaşanan süreç ve geldiğimiz noktada sürek avına dönüşmüş, adeta eylemlere katılan tüm kişiler, Sivil Toplum Örgütleri adeta birer suçlu gibi görülerek soruşturmalar açılmış, haksız gözaltı ve tutuklamalar yapılmıştır. Bu eylemler ve sonrası yaşanılanların demokrasiden ne anladığımızı, Hukuk Devletinin neresinde olduğumuzun bir göstergesi olmuştur. Üzülerek söylemek durumundayız ki; siyasi iktidarıyla, hukukçularıyla, kolluğuyla evrensel demokrasi kurallarını ve hukuk devleti anlayışını içselleştiremediğimizi görmekte ve yaşamaktayız.
Demokratik ve hukuk devletini yerleştirmiş Ülkelerde, bireyler beğenmedikleri görüş ve düşüncelere karşı hiç bir yerden izin almaksızın, düşüncelerini ifade etme, toplanma ve yürüyüş hakkına sahiptir. ancak; ülkemizde bundan önceki bireysel kitlesel, demokratik taleplerde, gösteri ve yürüyüşlerde olduğu gibi devletin tüm gücünü kullanarak bunlara engel olmaya çalışması demokrasi ve hukuk ayıbıdır. Oysa ki; demokrasisini geliştirmiş hukuk devleti yerleştirmiş Ülkelerde kolluk sadece gösteri yapanların güvenliği sağlamak durumundadır.
Ülkemizde ise, bundan önceki pek çok demokratik talep ve gösterilerde olduğu gibi gezi parkı gösterileri sırasında polis gücünün aşır, orantısız, keyfi uygulamaları ile pek çok vatandaş yaralanmıştır. Hak ve talepleri kısıtlanmış, hatta ölümler olmuştur. Öncelikle demokrasi ve hukuk devletinden bahseden ülkede suç işleyen herkesin yargı önünde hesap vermesi esastır. Ancak; ülkemizde gerek bundan önceki pek çok olayda olduğu gibi, bu olayda da görev ve yetkisini kötüye kullanarak orantısız güç kullanarak, şiddet uygulayan, keyfi davranan ve bu nedenlerle pek çok hak ihlallerine, yaralanmalara hatta ölümlere neden olan bazı polislerin yargı önüne çıkarılması gerekirken, koruma ve kollama altına alınması hukuk devleti adına kabul edilemez uygulamalardır. Bu nedenlerle, her geçen gün Hukuk Devleti anlayışından uzaklaşılarak, Polis Devleti anlayışına gidildiğini görmek biz hukukçuları kaygılandırmaktadır.
Ülkeyi idare edenler, suç işleyen kim olursa olsun onları övme, koruma ve kollama içine girerse orada adaletten, hukuktan ve insan hakkından bahsetmek mümkün değildir.
Ülkemizde son yıllarda siyasi iktidarın toleransları nedeni ile Polisin, karakol yada her türlü zeminde vatandaşa karşı orantısız güç kullandığı, keyfi davranışların her geçen gün arttığı, bunun sonucunda Hukuk Devletinin en büyük güvencelerinden olan Sivil Toplum Örgütlerini, Demokratik Kitle Örgütlerini, Meslek Örgütlerini adeta bir suç örgütü gibi görme anlayış ve davranışları ülkemizde acaba otoriter ve totaliter bir rejime mi gidiyoruz? kaygı ve endişelerini arttırmaktadır.
İstanbul Çağlayan Adliyesinde Avukatlara cübbeleri üzerinde iken saldırılması, Adliye dışına atılmaları unutulmayacak hukuk adına kara lekedir.
Şimdi de son olarak, Ankara Emniyetinin yetkilerini aşarak, cüretkar bir şekilde diğer meslek örgütleri ile birlikte "ANKARA BAROSU" nu "hükümet karşıtı ve kışkırtıcı" olarak nitelemek kabul edilemez.
Bu nitelemeyi yapma cüretkarlarının hakkında İçişleri Bakanlığı'nın derhal soruşturma açması gerekmektedir.
Avukatlar ve Barolar, demokrasinin, hukuk devletini, insan hak ve özgürlüklerinin hatta "POLİS VE EMNİYET TEŞKİLATI" nın ve tüm toplumun güvencesidir.
Bu nedenlerle Ankara Barosu, tarihi süreç içerisinde sürekli yaptığı hak ve özgürlüklerin korunması, demokrasi ve hukuk devleti mücadelesini tüm Baroların ve Barolar Birliği desteği ile yapmaya devam edecektir. 04.07.2013
Av.Sümer GERMEN
Aydın Baro Başkanı
Av.Yaşar MEYVACI
Balıkesir Baro Başkanı
Av.Bülent ŞARLAN
Çanakkale Baro Başkanı
Av.Müjdat İLHAN
Denizli Baro Başkanı
Av.Mustafa İlker GÜRKAN
Muğla Baro Başkanı