BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 20.11.2012 | Okunma Sayısı: 2617

20 KASIM ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ  

BASIN AÇIKLAMASI
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilmiş olması sebebiyle, her yıl 20 KASIM Çocuk Hakları günü olarak anılmaktadır. 20 Kasım 1989 tarihinde BM Genel Kurulunda onaylanarak 02 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti’nce de,kabul edilip, 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ancak, ne yazık ki ülkemizde çocuk hakları alanında yapılan ihlaller, yaşanan hukuksuzluklar, ihmaller ve istismarlar azalmadığı gibi maalesef her geçen gün artmaktadır. Toplumsal kültürümüzde “en değerli varlığımızdır çocuk”. Çocuk ; aileyi tamamlayan bir unsur; sevgi, neşe ve mutluluk sağlayan bir varlık olarak kabul edilir. Ailelerin oynamaya doyamadığı “altın top” ları , zenginlikleridir çocuklar. Hal böyle iken , günlük yaşamda bu düşüncelerin unutularak , çocuğun zararına davranılmasını anlamak mümkün değildir.

Hukuk ; çocuğun üstün ve öncelikli yararını her alanda düzenlemeli ve korumalıdır. Ülkemizce de kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin temelini oluşturan yaşama, gelişme, korunma ve çocuğun görüşünün alınması ilkelerine yer verilmeli, çocuğun öncelikli yüksek yararı gözetilmelidir. Ancak bu yeterli olmadığı gibi, konu ile ilgili olarak yasal düzenlemelerin yapılmasının yanında, bu yasal düzenlemeler devlet politikası haline getirilerek toplumun her kesimi ve devletin her kurumu tarafından uygulanması sağlanmalıdır.

Günümüz Türkiye’sinde her alanda çocuk hakları ihlalleri ne yazık ki devam etmektedir. Küçük yaştaki çocuklar eğitimine devam etmesi gereken bir yaşta evlendirilmekte,böylece hem eğitim hakkından mahrum olmakta hem de cinsel yönden istismara uğramaktadır. Olay yargıya intikal ettiğinde ise , hem anne babası hem de evlendirildiği ve çoğu zaman hamile kaldığı eşinin de hapse girmesi sonucunda bir anda kimsesiz ve yapayalnız kalan çocuk daha da mağdur olmaktadır. Bu ihlallerin önlenmesi , çocuk gelinlerin olmaması için ailelerin ve çocukların eğitilmesi , yasal düzenlemelerin yapılması gerekir. Yine sokak çocukları (evsiz ve tinerci çocuklar), taş atan çocuklar , çocuk işçiler , mendil satan çocuklar , dilendirilen ve dilencilerin kucağında kullanılan istismar edilen çocuklar,mahkum olan annesi ile birlikte adeta ceza çeken ve cezaevinde yaşamak zorunda kalan çocuklar  ülkemizin kanayan yarasıdır. Bütün bunlara bakıldığında yapacak çok işimiz olduğu aşikardır.

Her çocuk için doğal olan hayatını anne ve babası ile birlikte geçirmesidir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan aile yapısı, çocuğun ruhsal gelişimi ve sosyal uyumu açısından vazgeçilmezdir. Ancak boşanma ve ayrılık hallerinde bu ideal durum bozulmaktadır. Boşanma ve ayrılık halinde sadece eşler ayrılmakla kalmamakta çocuklar iki arada kalmaktadır. Bu durumda çocuğa verilmesi gereken sevgi, mutluluk, güven ve huzur ortamı çocuğun öncelikli yüksek yararı gereği her koşulda sağlanmalıdır.

Bu bakımdan mutlaka , anne ve babanın boşanması halinde söz konusu olabilecek velayet, nafaka ve kişisel ilişki kurulması durumlarının nasıl ve ne şekilde olması gerektiği hakkında toplumun bilinçlendirilmesi , yargı organlarınca da sözleşme gereğince çocuğun görüşünün alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Anne babaların “ biten ilişkinin kendi ilişkileri olduğunu , anne ve babalık görevlerinin hala devam ettiğini” unutmamalıdırlar.  

Ümidimiz, ülkemizde çocuk hakları ihlallerinin olmaması , geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın mutlu sağlıklı kendine güvenli bireyler olarak yaşamaları ve yetişmeleridir.

Denizli  Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu

Adına

Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu Koordinatör Üyesi

Avukat Mefaret AYDIN

ETKİNLİK TAKVİMİ

23.11.2024
AV. UFUK KÖK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.