BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 8.03.2024 | Okunma Sayısı: 207

Denizli Barosu Kadın Hakları Komisyonu tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle basın açıklaması yapıldı.

 

Gördüğünüz Türkiye Haritası, artık hayatı en yakınları tarafından canice elinden alınan kadınlar anıtıdır.

 

Son bir yılda 315 kadın öldürüldü. 248 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti, şüpheli ölümler halen aydınlatılamadı.

 

Öldürülen kadınların %87’si aile üyeleri ya da partnerleri tarafından öldürüldü. %41’i eşleri tarafından, %65’i evlerinde öldürüldü.

 

Kadınlar en yakınlarının; baba, ağabey, eş, sevgililerinin şiddeti sebebiyle öldü.

 

Kadınlar, şiddet eyleminde sığındıkları adli makamlardan, “kocandır, barışırsınız, bak o da çok pişman, gördün mü seni almaya gelmiş” diyerek şiddete uğradıkları evlere dönmek zorunda bırakıldıkları için öldü.

 

          Kadınlar, sokak ortasında, ölmek istemiyorum diye haykırırken öldürüldü. Şiddete tanık olanlar kafasını çevirdi, kadınları şiddetin görmezden gelinmesi öldürdü.

 

Kadınlar, depremden değil; cehalet, tedbirsizlik, rant hırsı yüzünden öldü.

Depremden etkilenen kadınlar; barınma, yemek, hijyen gibi asgari ihtiyaçlarının karşılanmasında dahi eşitsizliklerle karşı karşıya kaldı. Erkek egemen zihniyet, yaşanan her felaketin ardından her zamanki gibi yalnızca eşitsizlik ve şiddet yarattı. Haklarına erişemeyen kadınlar; adli makamların, devlet erkinin kaderine terk ettiği kadınlar, son çare olarak sığındıkları erkekler tarafından öldürüldü.

 

Erkek egemen zihniyetin beslediği şiddet failleri kadınları öldürmekle yetinmedi. Ne takdiri indirim sebebi varsa uygulanabilsin diye, öldürülen kadınların namusu, sadakati, giydiği, konuştuğu celselerce tartışıldı. Fail değil maktul sorgulandı. Her kadın cinayetinde ‘erkeklik gururuna dokunduğu için öldürdüğü’ savunması faillere kalkan oldu. 

 

Kadınlar, 'KADIN CİNAYETİ' denilen kavramın hala var olmasından biraz olsun utanıp başını öne eğmeyenler yüzünden, kazanımlarımızı küçümseyenler hatta gözden çıkarmaya çalışanlar yüzünden, yaşam hakkını koruma yükümlülüklerini yerine getirmeyenler ve dahi yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddedenler yüzünden öldü.

 

Erkek egemen zihniyet, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği aleyhine bilinçli ve organize çalışmalarla, “Türk Aile yapısını bozuyor” naralarıyla gözlerini önce İstanbul Sözleşmesine, akabinde ise 6284 ve Medeni Kanun’a dikti.

 

Bugün Sekiz Mart; birlikteliğin, dayanışmanın ve mücadelenin ne denli elzem olduğunu hissettiğimiz, eşitlik ve adalet arayışı içinde haykırdığımız; yas, öfke, isyan ve umudun aynı anda yaşandığı gündür.

 

Bugün 8 Martta kimsenin günümüzü 'kutlamasını' istemiyoruz. Çiçekler, hediyeler istemiyoruz. Uzun mücadeleler sonucu elde edilmiş kazanımlarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğimizi bilmenizi istiyoruz.

 

Her vesile ile kadının yerinin evi, yegane görevinin ise annelik olduğunu vurgulayanlar, kadınları evlere hapsetmeye, hatta evden çalışma modeli getirmeye çalışanlar, seçimlerde kadın adaylara yer vermek istemeyenler, kadınları siyasi yaşamdan uzak tutmaya çalışanlar; BURADAYIZ. Hayatın her alanında; sosyal, iktisadi, siyasal yaşamda; HER YERDEYİZ. Dün de vardık, bugün de varız, yarın da var olacağız.

 

Bugün, Sekiz Mart; ataerkiye, ayrımcılığa, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı şiddete karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi, Mustafa Kemal Atatürk ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ışığıyla ve mücadelelerimizle edinilmiş haklarımızın ve kazanımlarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğimizi; yeniden yürürlüğe konuluncaya değin defaatle ve altını çizerek, İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN VAZGEÇMEYECEĞİMİZİ bir kez daha haykırdığımız gündür.

 

İstanbul Sözleşmesi bizimdir.

6284 bizimdir.

Medeni Kanun bizimdir.

 

6284 sayılı kanuna ve Türk Medeni Kanunu aleyhine kara propaganda yürütenler, sistematik şekilde ekonomik olarak güçsüz bırakılan kadınların nafaka hakkının kısıtlanması için uğraşanlar, Aile Hukukunda zorunlu arabuluculuk kurumunu yasalaştırmaya çalışanlar, kadına yönelik şiddet dosyalarını uzlaştırma ile çözmeye çalışanlar; yıllarca mücadele ederek kazandığımız haklarımızı erkek egemen zihniyetin insafına terk etmeyeceğiz!  Kadın kazanımlarını hukuken ortadan kaldıracak yasal düzenlemelere, haklarımızı gasp etmeye yönelik hiçbir girişime izin vermeyeceğiz!

 

Kadın mücadelesinin aynı zamanda şiddetle hesaplaşma mücadelesi olduğunun bilinciyle; kimsenin lütfu olmayan, doğuştan sahip olduğumuz yaşam hakkımız; eşit, özgür, şiddetsiz yaşam hakkımız teslim edilinceye değin, her yerde; evde, iş yerinde, sokakta, kürsülerde, alanlarda YAŞAM HAKKI diye haykırmaya devam edeceğiz.

 

Güçsüz değiliz; biriz, hep birlikteyiz. Hüzünlü, umutsuz, karamsar değiliz; öfkeliyiz. Kimsesiz değiliz; birbirimizin yaralarını yine biz sarıyoruz, mücadele umudumuzu yine el ele biz yeşertiyoruz.

 

Kaybettiğimiz emekçi tüm kadınlar, mücadelemizde ışığınız sonsuza kadar bizimle.

 

DENİZLİ BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU

 

 

ETKİNLİK TAKVİMİ

21.11.2024
AV. UFUK KÖK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.