3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle basın açıklaması yapıldı.
BASINA VE KAMUOYUNA
Ülkemizde, 2005 yılında Engelliler Kanunu yürürlüğe girdi. 2009 yılında ise Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, hiçbir çekince koyulmaksızın kabul edildi. Her iki yasal düzenlemenin üzerinden de 10 yıldan fazla geçmiş olmasına rağmen, bugün engelliler açısından, gerek kamu hizmetlerinin sunumunda, gerekse kamu binaları ve kamusal yaşam alanlarında, kayda değer hiçbir iyileştirme ve düzenleme yapılmadığı; buna bağlı olarak, engellilerin, insan onuruna yaraşır, özgür ve eşit bireyler olarak yaşam sürdürmelerinin mümkün olmadığı açıkça görülmektedir.
Özellikle Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinin kabulü ile devlet, engellilerin toplum yaşamına uyum sağlaması, toplumsal ve ekonomik hayatta özgür ve eşit biçimde var olabilmesi için her türlü tedbiri almayı ve bu anlamda engellilerin önünde bulunan her türlü keti kaldırarak, eşit yaşam koşulları sağlamayı taahhüt etmiştir. Ancak, gelinen noktada, taahhüt edilen hiçbir uyumlaştırmanın hayata geçirilmediği ve hatta yasal bir zorunluluk olan, kamu binalarında ve toplu taşıma araçlarında yapılması gereken uyumlaştırmanın, çeşitli siyasi baskılar nedeniyle sürekli ertelendiğini biliyoruz.
Engelli çocukların eğitim hayatında var olabilmeleri, okul idarecilerinin ve öğretmenlerinin inisiyatifine bırakılmış durumdadır. Özellikle zihinsel yeti farkı bulunan çocuklar, okul okul gezdirilmek suretiyle, tüm çocuklar için, eğitim hayatının başarıyla sürdürülmesi amacıyla en önemli etkenlerden olan, okul ortamına alışma ve eğitim hayatına aynı ortamda devam etme koşulu açıkça ve keyfi olarak ihlal edilmektedir. Eğitim, üzerinde tartışılması mümkün olmayan bir insan hakkı olmasına rağmen, yetersiz düzenlemeler ve bilinçsiz hizmet sunucuları nedeniyle açıkça yok sayılmaktadır. Belediyeler tarafından kurulan engelli yaşam merkezlerinde, bireylerin yeteneklerine göre belirlenecek eğitim alanlarında eğitim alarak, kişisel becerilerini ortaya koymalarının sağlanması yerine, önyargılı idareciler tarafından belirlenen alanlarda yürütülen faaliyetler nedeniyle, birçok genç insan, hayattan koparılmaktadır.
En temel insan haklarından olan sağlık hakkının içinde yer alan sağlığı arama hürriyeti, erişilemez hastane ve sağlık kuruluşu binaları ve bilinçsiz hizmet sunucular nedeniyle kullanılamamakta; çoğu kez, iyileşme ümidiyle gidilen sağlık kuruluşlarının içine dahi girilemeden, geri dönülmek zorunda kalınmaktadır.
Trafik ışıklarında bulunmayan ya da esnafın rahatsız olduğu gerekçesiyle kapatılan sesli uyarı sistemi nedeniyle, güvenle seyahat hürriyeti ortadan kaldırılmaktadır. Yine otobüslerde sesli durak anons sistemleri bulunmadığından, görme engelli vatandaşların, inmeleri gereken durak hakkında bilgi almaları, otobüs şoförünün insafına bırakılmaktadır. Birçok toplu taşıma aracında, tekerlekli sandalyeye uygun rampa düzenlemesi bulunmadığından, bedensel engelli vatandaşlar, bu araçlardan faydalanamamaktadır. Kaldırım işgallerinin, gerek yerel yönetimlerin faaliyetleri gerekse çeşitli siyasi sebeplerle önlenmemesi nedeniyle, engelli vatandaşlar birçok kez akan trafiğin bulunduğu caddelere inerek yürümek ya da tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalmaktadırlar.
İlimizde bulunan adliye binalarının hemen tamamında, gerekli düzenlemeler bulunmadığı için, engelli vatandaşların, adalete erişim hakkı engellenmektedir. Tekerlekli sandalye kullanan vatandaşların ve meslektaşlarımızın, diğer birçok adliyede olduğu gibi, Denizli Adliyesi Ek Hizmet Binasında duruşma salonlarının özellikle davacı bölümüne geçmeleri, salona anlamsızca konulan bariyer nedeniyle mümkün değildir. Duruşma salonlarında davacı ve davalı masalarında bulunan ekranların, erişilebilir olmaması nedeniyle, görme engelli vatandaşlarımızın ve meslektaşlarımızın, duruşma tutanaklarını takip etmeleri ve gerekli müdahalelerde bulunmaları neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Yine baro odalarında bulunan bilgisayarlarda ekran okuma programlarının bulunmaması nedeniyle, görme engelli meslektaşlarımız, bu bilgisayarlardan yararlanamamaktadırlar. Asansörlere yerleştirilen ve kat anonsu yapan hoparlörler, sadece var oldukları kanıtlanmak isteniyormuş gibi, asansör dışına yerleştirilmiştir. Bu nedenle, konuluş amacını karşılamamaktadır. Yine adliye koridorlarında bulunan ve kimi zaman kapalı, kimi zaman yarı açık bırakılan ara kapılar, engelli vatandaşların adliye içinde dolaşımlarına engel olmakta ve hatta tehlike yaratmaktadır.
Kamusal alanda yaşanan ve gerekli uyumlaştırma çalışmaları yapılmadığından dolayı, üstlenilmiş olan taahhüde rağmen, on yılı aşkındır devam eden sorunları çoğaltmak elbette mümkündür. Gerek bilinçsiz hizmet sunucular, gerek engellilerin ihtiyaç duydukları makul uyumlaştırmanın ön plana alınmaması ve ihtiyaç olarak değerlendirilmemesi nedeniyle, devlet, hem kendi koyduğu yasal düzenlemeye aykırı davranmakta hem de uluslararası alanda kabul ettiği yasal düzenlemeyi her geçen gün daha fazla ihlal etmektedir. Engelli bireylerin, toplum hayatında var olabilmesi, sahip oldukları iş potansiyellerinin değerlendirilerek, atıl kalan iş gücünün ekonomik hayata kazandırılması; toplumda mevcut önyargıların kırılarak, daha eşit, adil ve özgür bir yaşam alanı düzenlenmesi, devletin temel görevlerindendir. Bu bağlamda, Anayasa ile teminat altına alınan ve gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuat ile korunan temel insan haklarının, engelli bireyler için de var olduğunun kabul edilmesi ve bu haklarını, toplumda yaşayan tüm bireylerle eşit biçimde kullanabilmeleri için, gerekli makul uyumlaştırmanın bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Denizli Barosu olarak, bundan sonra ihtiyaç duyulan makul uyumlaştırma çalışmalarının takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 02.12.2022
DENİZLİ BAROSU ENGELLİ HAKLARI İZLEME VE DEĞERLENDİRME KOMİSYONU