BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 8.03.2022 | Okunma Sayısı: 502

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Valilik önü Atatürk Anıtı' nda çelenk sunumu ve basın açıklaması yapıldı.

BASIN AÇIKLAMASI

Sayın Meslektaşlarım, Kıymetli Kadınlar, Değerli basın mensupları,

Bugün sizlerle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sebebiyle bir aradayız. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihi, 1800'lü yıllara dayanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 40 bin kadın dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları talep etmek için grev başlattı. Bir tekstil fabrikasında çalışan ve greve katılan işçilerin, polis tarafından fabrikaya kilitlenmesi ve çıkan yangın sonucunda 129 kadın yanarak can verdi.

54 yıl sonra 8 Mart’ın Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmesine sebep olan o yangın, kadınların hak mücadelesinin ilk kıvılcımlarından biri oldu.

Ancak maalesef bu tarihten 165 yıl sonra dahi, kadınlar hala öldürülüyor, cinsel saldırıya, tacize maruz kalıyor hayatın her alanında ayrımcılıkla ve ikinci sınıf insan muamelesi ile karşı karşı karşıya kalıyor.

Ben sizlere kadının adının silinmeye çalışıldığı ülkemizde 2022’de yılın 67. Günü olan bugüne kadar katledilen 72 kadının adını okuyacağım.

Ebru Cızdan

 

Arife Arda

Ayşenur Kazık

Emine Sapmaz

 

Hilal Adıyaman

Melike Şahin

Aıdanah Abykaliewa

 

Damla Kuş

Adile Kılınç

Fatma Çetin

 

Türkan Kurt

Emsal Emiş

Raziye Karabuğa

 

Hasret Dalkoparan

Özge Nur Tekin

Canan Korkmaz

 

Şahizer Çelebi

Nuran Sezer

Safura Gülistan

 

Gülbahar Kaya

Meryem Nacar

Olha Erdem

 

Kübra Ece

Dilara Yıldız

Kübra Diri

 

Hüda Gün

Raziye Oskay

Duriye Taşdelen

 

Naime Gün

Funda Koyuncu

Vasfiye Emekdar

 

Zeynep Şengüler

Edanur Demir

Hatice Dik

 

Simay Solak

Asya Akıl

Yıldız G.

 

Şevval Abanoz

Safiye Gülkaya

Gülsüm Kuyar

 

Nermin Celep

Nurcan Kartal

Tülin Çetin

 

Esra Ustaoğulları

Valeria Nesterska

Edanur Candan

 

Mzia Okriashvili

Hacer Evlice

Güler Gül

 

Sultan T.

 

Günay Özyıldız

 

Safura Gülistan

 

Sıla Şentürk

 

Gamze Sakallıoğlu

 

Hazal Alpyörük

 

Gülbeyaz Oruçgüney

 

Nazife Bulut

 

Keziban Keskin

 

Yasemin Ağır

 

Dilan Palamut

 

Ömür Erez

 

Hayriye Ulusoy

 

Hanpaşa Özbek

 

Ayşe Yılmaz

 

Canan Işık

 

Elif Turan

 

Perişan Kuran

 

Rim A.

 

Gözde Korku

 

Nesibe Alas

 

 

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sebebiyle hayatını kaybeden bütün kadınları saygıyla anıyoruz.

 

                        DENİZLİ BAROSU BAŞKANI

Av. ADNAN DEMİRDÖĞER

 

 

Sayın Meslektaşlarım, Kıymetli Kadınlar, Değerli basın mensupları,

Ülkemizde her yıl yüzlerce kadın, kadına yönelik şiddet eylemleri neticesinde hayatlarını kaybetmektedir.

Geçtiğimiz 2021 yılında öldürülen 280 kadının 124’ü evli olduğu erkek, 37’si birlikte olduğu erkek, 24’ü tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 16’sı akrabası, 13’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 13’ü babası, 11’i oğlu, 6’sı kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi, 1’i kendisini bir süredir takip eden erkek tarafından öldürüldü. 11 kadının ise ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilemedi.

2021 yılında öldürülen kadınların yüzde 64’ü evlerinde öldürüldü. 

Türkiye’de yaşayan (en az) her üç kadından birinin, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kaldığı araştırma sonuçları ile sabittir.

2011’de erkek şiddetini önleme, failleri cezalandırma, kadınları şiddetten koruma ve şiddete karşı destekleme yükümlülüklerini üstlenerek İstanbul sözleşmesinin ilk imzacısı olan, mecliste onaylayan Türkiye, bir gece yarısı ‘cumhurbaşkanı kararı’ ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini açıkladı.

İstanbul Sözleşmesi, şiddete ve onun sebeplerine bütüncül bir yaklaşımla şiddetin önlenebilir olduğuna vurgu yapan, şiddetin kaynağı olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken bir sözleşmedir.

İstanbul sözleşmesi, tecavüz kriz merkezleri açılmasını, sığınakların arttırılmasını, kız çocuklarının zorla evlendirilmemesini, 7/24 açık bir şiddet hattı olmasını, şiddet içeren davalarda etkin takip ve müdahillik mekanizması kurulmasını; bu alanda çalışanların toplumsal cinsiyet eğitiminden geçirilmesini, şiddet verilerinin düzenli tutulmasını, şiddete karşı koruma mekanizmasının etkili şekilde kurulmasını ve bu konularda devletlere sorumluluk yüklenmesini içeren bir yasal düzenlemedir.

Kadınlara yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çok derin ve yakıcı olduğu ülkemizde  bu sözleşmeyi feshetmek demek, erkek şiddeti ile mücadele etmeye gerek yok demektir! İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılıyoruz demek; kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+lara “öldürülseniz de, tecavüze, tacize, istismara maruz bırakılsanız da biz failleri, erkek şiddetini koruyacağız” demektir!

Şiddetle etkili mücadele etmek için bizler yasa koyucuyu, kamu otoritelerini İstanbul Sözleşmesini tam ve etkili uygulamaya çağırırken; maalesef sözleşme hukuksuz olarak tamamen uygulamadan kaldırıldı.

Sözleşmenin feshi hukuksuzdur çünkü tam olarak Danıştaydaki iptal davasında İki Danıştay savcısının da belirttiği gibi “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına bağlı uluslararası sözleşmenin kaldırılması yine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tasarrufuyla mümkündür.”

Bu sebeple diyoruz ki; HUKUKSUZLUĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ.

Bildiğiniz üzere kamuoyu önünde; hiçbir veriye dayanmayan tekil örnekler üzerinden nafaka mağdurları olduğu iddiası ile bir nafaka tartışması sürdürülmekte ve bir 6. Yargı Paketi ile . Tekil olarak ifade edilen örneklerde “birkaç günlük evlilikten ya da eşlerin fiili olarak hiç biraraya gelmediği evliliklerden sonra ömür boyu nafaka ödendiği iddiaları ileri sürülmektedir. 

Sayısı, oranı ve olguları belirsiz bir ‘mağdur erkekler’ iddiası üzerinden, bilimsel verilere ve istatistiklere dayanmadan, soyut iddialarla bir yasal değişikliği tartışmak mümkün değildir.

Yasadaki nafaka maddesi cinsiyetsiz olmasına karşın, uygulamada nafaka alanların büyük çoğunluğunun kadınlar olmasının sebebi, hayatın her alanında karşı karşıya kaldığımız cinsiyet eşitsizliğidir. Tüik 2020 verilerine göre erkeklerin istihdam oranı %63.1 iken kadınların istihdam oranı %28.7dir. Bu eşitsiz şartlarda altında boşanma ile yoksulluk,  kadın için kaçınılmaz bir sonuçtur.  Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle boşanma sonucu yoksulluğa düşecek kadının mağduriyetinin nafaka ile karşılanmasından daha doğal bir şey yoktur. Kadınların boşanmanın ardından nafakaya ulaşmasını güçleştirmek, pek çok kadını sadece sosyal yardımlara muhtaç edecek  ve kadınlar boşanmanın ardından hayatını sürdüremeyeceğini düşüneceğinden boşanmaktan vazgeçmek durumunda kalabilecektir.

Yoksulluk nafakası, çalışmayan, yeterli bir geliri ve birikimi olmayan, boşanmada ağır kusuru bulunmayan kişilere bağlanmaktadır. Adı üzerinde yoksulluk nafakasıdır ve ağırlıklı olarak ev kadınları içindir. Özellikle tek seçenek olarak evlilik sunulduğu için eğitim hakkı kullandırılmamış, meslek sahibi olamamış; meslek sahibi olsa bile çalışmasına izin verilmediği ya da evin tüm yükü üzerine bırakıldığı için mesleğini yapamamış kadınların boşanma sonrasında hayata tutunabilmesi için tek seçenektir. İddia edildiği gibi “süresiz nafaka” yoktur, bağlanan nafaka kadının çalışmaya başlaması, yeniden evlenmesi veya bir başkasıyla fiilen evli gibi yaşaması durumlarında kesilmektedir. Barolar ve çeşitli kurumlar tarafından yapılan araştırmaların gösterdiği gibi; Türkiye’de nafaka sorunu yaşayan kesim kadınlar ve varsa çocuklarıdır.

Çocukların giderleri için ödenen iştirak nafakası, boşanmayla çocukların velayetini aldığı durumda çocuklar için harcanmak üzere anneye verilir. Buna rağmen, nafaka karşıtı erkekler tarafından ısrarla kadına ödeniyormuş gibi anlatılmaktadır. Çocuklara bakmak ve masraflarını karşılamak, boşanmış olsalar da babalarının da sorumluluğundadır. İştirak nafakasının kaldırılması demek boşanmış anneyle birlikte çocukların da yoksulluğa sürüklenmesi ve çocukların haklarının da tıpkı kadınların hakları gibi gasp edilmesi demektir.

Kadınların eğitime ve istihdam alanına erişiminde ve eşit işe eşit ücret konusunda gerçek eşitlik sağlanana kadar NAFAKA’nın tartışmaya açılmasını dahi kabul etmiyoruz. Medeni Yasa’nın bütününü, laiklik ilkesini ve kadınların kazanılmış haklarını sonuna dek savunacağız.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN, MEDENİ YASAMIZDAN, KAZANIMLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ.

Tüm karar mekanizmalarında, yargıda, siyasette, meslek örgütlerimizde gerçek eşitlik sağlanana kadar mücadele edeceğiz.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayana kadar mücadele edeceğiz.

Şiddetsiz, ayrımsız, özgür bir yaşam için mücadele edeceğiz.

8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.

 

Denizli Barosu Kadın Hakları Komisyonu
Adına
Komisyon Başkanı
Av. Ayşe Erçetin Erkoç

 

ETKİNLİK TAKVİMİ

22.11.2024
AV. UFUK KÖK
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.