8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Valilik önü Atatürk Anıtı' nda çelenk sunumu ve basın açıklaması yapıldı.
BASIN AÇIKLAMASI
Sayın Meslektaşlarım, Kıymetli Kadınlar, Değerli basın mensupları,
Bugün sizlerle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sebebiyle bir aradayız. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihi, 1800'lü yıllara dayanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 40 bin kadın dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları talep etmek için grev başlattı. Bir tekstil fabrikasında çalışan ve greve katılan işçilerin, polis tarafından fabrikaya kilitlenmesi ve çıkan yangın sonucunda 129 kadın yanarak can verdi.
54 yıl sonra 8 Mart’ın Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmesine sebep olan o yangın, kadınların hak mücadelesinin ilk kıvılcımlarından biri oldu.
Ancak maalesef bu tarihten 165 yıl sonra dahi, kadınlar hala öldürülüyor, cinsel saldırıya, tacize maruz kalıyor hayatın her alanında ayrımcılıkla ve ikinci sınıf insan muamelesi ile karşı karşı karşıya kalıyor.
Ben sizlere kadının adının silinmeye çalışıldığı ülkemizde 2022’de yılın 67. Günü olan bugüne kadar katledilen 72 kadının adını okuyacağım.
Ebru Cızdan |
|
Arife Arda |
Ayşenur Kazık |
Emine Sapmaz |
|
Hilal Adıyaman |
Melike Şahin |
Aıdanah Abykaliewa |
|
Damla Kuş |
Adile Kılınç |
Fatma Çetin |
|
Türkan Kurt |
Emsal Emiş |
Raziye Karabuğa |
|
Hasret Dalkoparan |
Özge Nur Tekin |
Canan Korkmaz |
|
Şahizer Çelebi |
Nuran Sezer |
Safura Gülistan |
|
Gülbahar Kaya |
Meryem Nacar |
Olha Erdem |
|
Kübra Ece |
Dilara Yıldız |
Kübra Diri |
|
Hüda Gün |
Raziye Oskay |
Duriye Taşdelen |
|
Naime Gün |
Funda Koyuncu |
Vasfiye Emekdar |
|
Zeynep Şengüler |
Edanur Demir |
Hatice Dik |
|
Simay Solak |
Asya Akıl |
Yıldız G. |
|
Şevval Abanoz |
Safiye Gülkaya |
Gülsüm Kuyar |
|
Nermin Celep |
Nurcan Kartal |
Tülin Çetin |
|
Esra Ustaoğulları |
Valeria Nesterska |
Edanur Candan |
|
Mzia Okriashvili |
Hacer Evlice |
Güler Gül |
|
Sultan T. |
|
Günay Özyıldız |
|
Safura Gülistan |
|
Sıla Şentürk |
|
Gamze Sakallıoğlu |
|
Hazal Alpyörük |
|
Gülbeyaz Oruçgüney |
|
Nazife Bulut |
|
Keziban Keskin |
|
Yasemin Ağır |
|
Dilan Palamut |
|
Ömür Erez |
|
Hayriye Ulusoy |
|
Hanpaşa Özbek |
|
Ayşe Yılmaz |
|
Canan Işık |
|
Elif Turan |
|
Perişan Kuran |
|
Rim A. |
|
Gözde Korku |
|
Nesibe Alas |
|
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sebebiyle hayatını kaybeden bütün kadınları saygıyla anıyoruz.
DENİZLİ BAROSU BAŞKANI
Av. ADNAN DEMİRDÖĞER
Sayın Meslektaşlarım, Kıymetli Kadınlar, Değerli basın mensupları,
Ülkemizde her yıl yüzlerce kadın, kadına yönelik şiddet eylemleri neticesinde hayatlarını kaybetmektedir.
Geçtiğimiz 2021 yılında öldürülen 280 kadının 124’ü evli olduğu erkek, 37’si birlikte olduğu erkek, 24’ü tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 16’sı akrabası, 13’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 13’ü babası, 11’i oğlu, 6’sı kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi, 1’i kendisini bir süredir takip eden erkek tarafından öldürüldü. 11 kadının ise ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilemedi.
2021 yılında öldürülen kadınların yüzde 64’ü evlerinde öldürüldü.
Türkiye’de yaşayan (en az) her üç kadından birinin, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kaldığı araştırma sonuçları ile sabittir.
2011’de erkek şiddetini önleme, failleri cezalandırma, kadınları şiddetten koruma ve şiddete karşı destekleme yükümlülüklerini üstlenerek İstanbul sözleşmesinin ilk imzacısı olan, mecliste onaylayan Türkiye, bir gece yarısı ‘cumhurbaşkanı kararı’ ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini açıkladı.
İstanbul Sözleşmesi, şiddete ve onun sebeplerine bütüncül bir yaklaşımla şiddetin önlenebilir olduğuna vurgu yapan, şiddetin kaynağı olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken bir sözleşmedir.
İstanbul sözleşmesi, tecavüz kriz merkezleri açılmasını, sığınakların arttırılmasını, kız çocuklarının zorla evlendirilmemesini, 7/24 açık bir şiddet hattı olmasını, şiddet içeren davalarda etkin takip ve müdahillik mekanizması kurulmasını; bu alanda çalışanların toplumsal cinsiyet eğitiminden geçirilmesini, şiddet verilerinin düzenli tutulmasını, şiddete karşı koruma mekanizmasının etkili şekilde kurulmasını ve bu konularda devletlere sorumluluk yüklenmesini içeren bir yasal düzenlemedir.
Kadınlara yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çok derin ve yakıcı olduğu ülkemizde bu sözleşmeyi feshetmek demek, erkek şiddeti ile mücadele etmeye gerek yok demektir! İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılıyoruz demek; kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+lara “öldürülseniz de, tecavüze, tacize, istismara maruz bırakılsanız da biz failleri, erkek şiddetini koruyacağız” demektir!
Şiddetle etkili mücadele etmek için bizler yasa koyucuyu, kamu otoritelerini İstanbul Sözleşmesini tam ve etkili uygulamaya çağırırken; maalesef sözleşme hukuksuz olarak tamamen uygulamadan kaldırıldı.
Sözleşmenin feshi hukuksuzdur çünkü tam olarak Danıştaydaki iptal davasında İki Danıştay savcısının da belirttiği gibi “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına bağlı uluslararası sözleşmenin kaldırılması yine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tasarrufuyla mümkündür.”
Bu sebeple diyoruz ki; HUKUKSUZLUĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ.
Bildiğiniz üzere kamuoyu önünde; hiçbir veriye dayanmayan tekil örnekler üzerinden nafaka mağdurları olduğu iddiası ile bir nafaka tartışması sürdürülmekte ve bir 6. Yargı Paketi ile . Tekil olarak ifade edilen örneklerde “birkaç günlük evlilikten ya da eşlerin fiili olarak hiç biraraya gelmediği evliliklerden sonra ömür boyu nafaka ödendiği iddiaları ileri sürülmektedir.
Sayısı, oranı ve olguları belirsiz bir ‘mağdur erkekler’ iddiası üzerinden, bilimsel verilere ve istatistiklere dayanmadan, soyut iddialarla bir yasal değişikliği tartışmak mümkün değildir.
Yasadaki nafaka maddesi cinsiyetsiz olmasına karşın, uygulamada nafaka alanların büyük çoğunluğunun kadınlar olmasının sebebi, hayatın her alanında karşı karşıya kaldığımız cinsiyet eşitsizliğidir. Tüik 2020 verilerine göre erkeklerin istihdam oranı %63.1 iken kadınların istihdam oranı %28.7dir. Bu eşitsiz şartlarda altında boşanma ile yoksulluk, kadın için kaçınılmaz bir sonuçtur. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle boşanma sonucu yoksulluğa düşecek kadının mağduriyetinin nafaka ile karşılanmasından daha doğal bir şey yoktur. Kadınların boşanmanın ardından nafakaya ulaşmasını güçleştirmek, pek çok kadını sadece sosyal yardımlara muhtaç edecek ve kadınlar boşanmanın ardından hayatını sürdüremeyeceğini düşüneceğinden boşanmaktan vazgeçmek durumunda kalabilecektir.
Yoksulluk nafakası, çalışmayan, yeterli bir geliri ve birikimi olmayan, boşanmada ağır kusuru bulunmayan kişilere bağlanmaktadır. Adı üzerinde yoksulluk nafakasıdır ve ağırlıklı olarak ev kadınları içindir. Özellikle tek seçenek olarak evlilik sunulduğu için eğitim hakkı kullandırılmamış, meslek sahibi olamamış; meslek sahibi olsa bile çalışmasına izin verilmediği ya da evin tüm yükü üzerine bırakıldığı için mesleğini yapamamış kadınların boşanma sonrasında hayata tutunabilmesi için tek seçenektir. İddia edildiği gibi “süresiz nafaka” yoktur, bağlanan nafaka kadının çalışmaya başlaması, yeniden evlenmesi veya bir başkasıyla fiilen evli gibi yaşaması durumlarında kesilmektedir. Barolar ve çeşitli kurumlar tarafından yapılan araştırmaların gösterdiği gibi; Türkiye’de nafaka sorunu yaşayan kesim kadınlar ve varsa çocuklarıdır.
Çocukların giderleri için ödenen iştirak nafakası, boşanmayla çocukların velayetini aldığı durumda çocuklar için harcanmak üzere anneye verilir. Buna rağmen, nafaka karşıtı erkekler tarafından ısrarla kadına ödeniyormuş gibi anlatılmaktadır. Çocuklara bakmak ve masraflarını karşılamak, boşanmış olsalar da babalarının da sorumluluğundadır. İştirak nafakasının kaldırılması demek boşanmış anneyle birlikte çocukların da yoksulluğa sürüklenmesi ve çocukların haklarının da tıpkı kadınların hakları gibi gasp edilmesi demektir.
Kadınların eğitime ve istihdam alanına erişiminde ve eşit işe eşit ücret konusunda gerçek eşitlik sağlanana kadar NAFAKA’nın tartışmaya açılmasını dahi kabul etmiyoruz. Medeni Yasa’nın bütününü, laiklik ilkesini ve kadınların kazanılmış haklarını sonuna dek savunacağız.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN, MEDENİ YASAMIZDAN, KAZANIMLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ.
Tüm karar mekanizmalarında, yargıda, siyasette, meslek örgütlerimizde gerçek eşitlik sağlanana kadar mücadele edeceğiz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayana kadar mücadele edeceğiz.
Şiddetsiz, ayrımsız, özgür bir yaşam için mücadele edeceğiz.
8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.
Denizli Barosu Kadın Hakları Komisyonu
Adına
Komisyon Başkanı
Av. Ayşe Erçetin Erkoç