2024-2025 ADLİ YIL AÇILIŞI BASIN AÇIKLAMASI
Sayın Valim,
Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilim,
Sayın Milletvekillerim,
Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım,
Sayın Cumhuriyet Başsavcım,
Sayın Adalet Komisyonu Başkanım,
Sayın Bölge Adliye Mahkemesi Başkanım,
Sayın Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcım,
Sayın İdare Mahkemesi Başkanlarım,
Sayın Vergi Mahkemesi Başkanım,
Sayın Pamukkale Üniversitesi Rektörüm,
Sayın Kaymakamlarım,
Savın Başsavcı vekillerim, Hakim ve Savcı Meslektaşlarım,
Sayın Pamukkale ilçesi Belediye Başkanım,
Sayın Merkezefendi İlçesi Belediye Başkanım,
Sayın önceki dönem Baro Başkanlarım,
Sayın Denizli Barosu’nun Yönetim Kurulu Üyeleri,
Sayın Meslektaşlarım,
Sayın Siyasi Parti temsilcileri,
Sayın Basın mensupları;
Bugün itibari ile 2100 avukatı ve 200’e yakın stajyer avukatı bulunan Denizli Barosu ve Denizli Barosu Yönetim Kurulu adına sizleri saygı ile selamlıyorum.
Değerli Hazırun;
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferini büyük bir coşku ile kutladık. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları 26 Ağustos 1922 yılında Büyük Taarruzu başlatmış, 30 Ağustos 1922 yılında da Büyük Meydan Muharebesini kazanarak düşmanı yenilgiye uğratmıştır. Bu duygularla, 30 Ağustos Zafer Bayramımız yeniden kutlu olsun.
Alp Arslan Han da bizim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizim diyerek; bu eşsiz vatanı bize emanet eden, Cumhuriyetimizin kurucusu, Büyük Önder, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi; saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Ayrıca kuruluşundan bugüne Denizli Barosu mensubu olan, Denizli Barosu kurullarında görev alan, hizmet veren; başta, yakın zamanda katledilen Baro Başkanımız Sayın Avukat Erdal ÇAM ve yine Baro Başkanımız Sayın Avukat Tuncer YILMAZ olmak üzere aramızdan ayrılan tüm meslektaşlarımıza, Hakim – Savcılarımıza ve yargı çalışanlarına Allah’tan rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum.
Değerli Meslektaşlarım; bundan tam 3 yıl önce, yine bugün, Denizli Barosu Başkanlığına seçildiğimizdeki Adli Yıl açılış konuşmamızda Denizli Bölge Adliye Mahkemesinin kurulmasını, Denizli Adliyesi Ek Hizmet binasının hizmete açılmasını, icra dairelerinin fiziki koşullarının düzenlenmesini, yaklaşık 2.5000.000 milyon tl’yi bulan birikmiş beraat vekalet ücretlerinin meslektaşlarımıza ödenmesini, adli yardım ücretlerinin ödenmesini ve Avukatlığa girişte sınav sisteminin getirilmesini talep etmiştik.
Bugün geldiğimiz noktada; bu taleplerimizin tamamı gerçekleşmiş olup, tüm bu konularda katkı sunan, destek olan kişi-kurum ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın Hazırun;
Elbette ki yargı alanında dün olduğu gibi bugün yapılan ve gelecekte yapılacak olan tüm hizmetler değerlidir. Bununla birlikte, yargının yükü her geçen gün artmaktadır. Yargının sorunları dün de vardı bugün de var ve yarın da olacaktır. Fiziki şartların iyileştirilmesi yargının sorunlarının çözümü noktasında elbette ki önemlidir; ancak asıl önemli olan zihniyetin değişmesidir.
Aynı olay ile ilgili farklı yargı kararlarının verilmesi, Yüksek Mahkemelerin birbirlerini üst olarak görmesi yargıya olan güveni azaltmış olup, her geçen gün de bu güven azalmaya devam etmektedir. Bu nedenle Yerel Mahkemeler ve Yüksek Mahkemeler; şartlara, olaylara, kişilere ya da konjonktüre göre değil; tamamen bağımsız ve tarafsız bir şekilde hak, hukuk, adalet ve vicdan duygularına göre karar vermelidir. Adaletin gözü kör, kulağı sağırdır. Bundan dolayı kişilere, yapılara, zümrelere, konjonktüre ya da sosyal medyaya bağlı olmaksızın kararlar verilmesi gerekmektedir.
Değerli Hazırun;
Orta Asya’dan başlayan tarihimiz günümüze kadar uzanmaktadır. Bu süreçte sayısız devletler ve imparatorluklar kuran milletimiz, insanlık tarihinin gelişimine büyük katkılar sunmuştur. Gittiği her yerde adalet, ahlak ve hukuk düzenini egemen kılan milletimiz; bu değerlere bağlı kaldıkça yükselmiş, bu değerler bozulmaya başladıkça da gerilemiştir.
Bir saat adalet ile hükmetmek, 70 yıllık ibadetten üstündür inancının insanlarıyız. Adalet mülkün temelidir ilkesini kabul eden, Töre yani hukuk konuşunca Hakan susar diyen bir milletiz. Ancak günümüzde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının dahi tanınmadığına şahit olduk. Özellikle Avukat Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmamış olması, uygulanmamış olması; Anayasamızın 2. maddesinde belirtilen Hukuk Devleti ilkesini, sorgulanır hale getirmiştir. Bu uygulama ile kişilerin ırkından, dininden, dilinden, siyasi düşüncesinden, etnik kimliğinden dolayı yargılanmalarının önü açılacaktır. Yine temelini ve tüm gücünü Anayasadan alan, her bir temel hakkın sorgulanır - tartışılır hale gelmesi söz konusu olacaktır. Üzülerek görüyorum ki bu haksız ve hukuksuz olayı eleştiren, buna tepki koyan sadece avukatlar ve barolardır. Ancak;
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken yargıçlardır, savcılardır.
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken üniversitelerdir, hukuk fakülteleridir, öğretim görevlileridir.
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken sendikalardır, sivil toplum kuruluşlarıdır.
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken tüm siyasilerdir.
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken iş dünyasıdır.
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken hür basındır, işçidir, emekçidir, emeklidir.
Bugün bu hukuksuzluğa karşı konuşması ve tepki göstermesi gereken kısacası toplumun tüm kesimleridir.
Çünkü hukukun ideolojisi, sağcısı, solcusu olmaz. Hukuk varsa adalet vardır, emek vardır, sermaye vardır, hür düşünce vardır, bilim vardır, gelecek vardır, hayaller vardır; kısaca hukuk varsa demokrasi vardır. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntının en önemli sebebi de yaşadığımız hukuksuzluklardır.
Değerli Meslektaşlarım;
Savunma, yani biz avukatlar yargının üç sac ayağından biriyiz, bizler yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına katkı sağlayan en önemli unsurlarız Biz avukatların görevi kamunun takdirini kazanmak değil, hukuksuzluk karşısında hak arayanların takdirini kazanmaktadır. Çünkü biz avukatlar; avukatın sesi kısılırsa, halkın sesi kısılır ilkesini benimsemekteyiz. Bu hususu özellikle belirtmek isterim.
Yargı sadece hakim ve savcılardan oluşmaz. Biz de varız. Biz olmazsak yargı olmaz. Yargıda silahların eşitliği ilkesi söz konusu olup; savunma tarafı olan biz avukatlar, silahların eşitliğinin sağlanmasında olmazsa olmaz konumdayız. Bu nedenle silahların eşitliği ilkesine aykırı davranılıp, savunma yok sayıldığında hukuk sitemi çöker.
Altını çizerek söylüyorum ki; bir ülkenin yargısal savunması ne kadar güçlü, hakim ve savcıları ne kadar bağımsızsa, o ülkede adalet vardır, hukuk vardır, eşitlik vardır. Bu nedenle her Adli Yıl açılış konuşmamda ve 5 Nisan Avukatlar Günü konuşmamda söylediğim ve her zaman söyleyeceğim gibi; siyaset elini yargının üstünden çekmeli, yargıyı biz yargı mensuplarına bırakmalıdır.
Sayın Hazırun;
Avukatlık mesleğine hem fiziki hem ekonomik şiddet uygulanmaktadır. Meslektaşlarımız dosyalarda taraf olmadığı halde, fiziki saldırıya uğramakta, avukatlık ücret tarifesi ve cmk ücretlerinin angaryaya dönüşmesi nedeniyle de ekonomik şiddete uğramaktadır. Son günlerde ise, Vergi dairelerince, meslektaşlarımızın hesaplarına vergi borçlarından dolayı bloke konulmakta, ekonomik olarak zor durumda olan meslektaşlarımız daha da mağdur edilmektedir. Bu nedenle derhal bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
Avukata yönelik ekonomik ve fiziksel şiddet önlenmeli, bu konuda yasal, mali ve idari önlemler alınmalı, avukata yönelik şiddet tutuklama nedeni sayılmalıdır.
Türkiye’de dava yoluyla hakkını aramak, oldukça pahalı duruma getirilmiştir. Bu durum, vatandaşların hak arama özgürlüğünü kısıtlar niteliktedir. Bu nedenle yargı harç ve masraflarının makul seviyeye indirilmesi gerekir.
Yine bildiğiniz gibi, kıdemi 5 yıl ve altında olan meslektaşlarımızın Baroya aidat ödememesi hususunda düzenleme yapılmıştır. Hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın bu düzenleme Baroları zor durumda bırakarak, meslektaşlarımızın baroya olan aidiyet duygularını yitirmesine neden olmaktadır. Bu düzenlemeden derhal vazgeçilmeli ve bunun yerine kıdemi 5 yıla kadar olan meslektaşlarımıza SGK primi ve vergi muafiyeti getirilmeli, faizsiz ve daha uzun süreli büro destek kredisi sağlanmalıdır.
Stajyer avukatların statüsü değiştirilmeli ve özlük hakları tanınmalıdır.
Kamu avukatlarının özlük hakları ve engelli avukatların temel hakları güvenceye kavuşturulmalıdır.
Meslektaşlarımızın ödediği yüksek SGK primleri makul seviyeye indirilmeli, meslektaşlarımızın emekli maaşlarında düzenleme yapılmalıdır.
Avukatlık hizmetinden alınan KDV oranları düşürülmelidir.
CMK ücretlerinin, avukatlık mesleğinin saygınlığına ve günün ekonomik koşullarına uygun bir seviyeye getirilmesi gerekmekte olup; bu ücretlerin asgari ücret tarifesi ile eşdeğere çıkarılması gerekmektedir. Yine CMK ödemeleri ve beraat vekalet ücretleri eskisi kadar olmasa da, gecikmeli olarak ödenmekte olup, bu konuda meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilmelidir.
Bağlı çalışan meslektaşlarımızın hakları güvence altına alınmalıdır.
Arabuluculuk, uzlaştırma, seri muhakeme gibi usullerin uygulanması ve meslektaş sayımızın hızla artmasından dolayı mesleğimizin faaliyet alanı git gide daraltılmış olup, biz avukatlara yeni iş sahalarının yaratılması gerekmektedir.
Toplumsal olaylar ile ilgili davalarda; baroların katılma taleplerinin mahkemelerce, doğrudan reddi değil, kabul edilmesi gerekmektedir.
Bağımsız avukatlık faaliyetinin önündeki kurumsal ve yasal engeller kaldırılmadır.
Kişisel Verilerin Korunması hakkındaki yasa ile Avukatlık yasası özdeşleştirmeli, her iki yasa arasındaki çelişkiler giderilmeli ve bu konuda yaşanan sorunlar avukatlık mesleği lehine çözümlenmelidir.
Yeni Kurulan Denizli Bölge Adliye Mahkemesi; her ne kadar yeni kurulmuş ise de ilerleyen zamanlarda fiziki olarak yetersiz kalacak olup, şimdiden bunun önü alınmalı ve daha elverişli bir bölge adliye mahkemesi binasının yapılması için Denizlinin tüm dinamiklerinin bir an evvel harekete geçmesi gerekmektedir.
Değerli Meslektaşlarım;
Denizli Barosu olarak insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Anayasamızın başlangıcında belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine olan inancımız ile; Anayasının ilk 4 maddesinin değiştirilmesini ve yine kadınlarımızın elde etmiş olduğu hakların siyasi tartışma konusu yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Ve diyoruz ki; İstanbul Sözleşmesi yaşatır.
Adalet mülkün temeldir yazılan her mahkeme salonu ve eşitliğin, hakkaniyetin, adaletin, bağımsız yargının ve insan onurunun öğretildiği her hukuk fakültesi salonu, bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasıdır. Bizler bugün bu mirasa sahip çıkmak için cübbelerini yeri geldiğinde barınak, yeri geldiğinde yıkılması mümkün olmayan çatı, yeri geldiğinde de tahakkümün karşısında kalkan yapan avukatlarız. Kılavuzumuz Cumhuriyetin kurucu değerleri ile Atatürk İlke ve Devrimleridir.
Hukukun üstünlüğünün tesis edildiği, mesleki sorunlarımızın çözüldüğü, yargının daha az eleştirildiği, başta adil yargılanma hakkı olmak üzere, tüm hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı bir Türkiye özlemi ile; 2024-2025 Adli Yılımızı kutlar, Yeni Adli Yılın ülkemize hayırlı olmasını temenni ederim. Saygılarımla.
Av. Adnan DEMİRDÖĞER
Denizli Barosu Başkanı